Mahmut Anlar
Onun tasarladığı her mekânın bir ruhu, bir kimliği var;
heyecan uyandıran sürprizlerle dolu üstelik. Her projesinde farklı bir öykünün
peşinden giden mimar, ‘cazibeyi’ oluştururken senaryodaki en önemli rollerden
birini ‘ışık tasarımına’ veriyor. Doğal
ve yapay ışığı tekdüzelikten uzak, günün farklı saatlerine göre değişkenlik
gösteren ve insanda farklı duygular uyandıran ortamlar yaratmak için
kullanıyor.
90’lı yıllarda başladığı kariyerine minimalist konut ve ofis
projeleriyle başlayan, sonra portföyüne spor ve eğlence mekânlarını da ekleyen
Mahmut Anlar, Buzz, Havana, Laila gibi popüler gece kulüplerinin, Vogue,
Anjelique gibi bir çok bilinen restoran-barın iç mekanlarına imzasını attı;
yenilerini de eklemeyi sürdürüyor. Bebek te bistro, suşi restoranı gibi farklı
restoran konseptlerini buluşturan teraslı bir kompleksi yeni tamamladı;
İstanbul’un ilk karma projesi kentsel eğlence merkezi ORA Bayrampaşa projesi
ise sürmekte. Teşvikiyede, ilgi alanlarına ve yaşam birikimine dair ipuçlarıyla
dolu ofisinde buluştuğumuzda mimara ilk sorumuz, ‘cezbetmenin sırrı’
üzerineydi:
Siz ne yapsanız insanlar oraya gidiyor. Peki, bir mekânda
cazibe yaratmanın sırrı nedir?
Zor bir soru aslında, tek bir kelimeyle tanımlamakta
zorlanabilirim. Şöyle anlatayım: Sinema, spor merkezi, gece kulübü, restoran
gibi mekanların ortak yönü, aslında hepsinin sosyal mekanlar olması. Farklı
insanların belli bir amaçla bir araya geldiği ortamlar... Hepsinde eğlence
unsuru var ama farklı bir türde. Kimi sağlık, kimi kültürle, kimi sporla
ilgili; kimi akşama hitap ediyor kimi de geceye... Doğal olarak cazibe unsuru,
hepsi için ayrı anlamlar taşıyor. Bir kere cazibe yaratabilmeniz için önce o
yaşamı çok iyi tanımanız gerekiyor. İnsanların bir araya gelip bir şeyler
paylaştığı mekanlar bunlar, o yüzden insan psikolojisi de işin içine dahil
oluyor. Bu yaşamın bir parçası olmak, bu tip mekanlara vakıf olmak gerekiyor
cazibe yaratabilmek için.
Röportaj: Benan Kapucu
Portre: Mustafa Nurdoğdu
Yazının devamı için lütfen tıklayınız.